İran, birçok etnik köken ve dinden insanlardan oluşan kültürel çeşitlilikle dolu bir ülkedir. Tarihin derinliklerinden gelen İran kültürü ve Farsça dili, ülkenin ortak paydasıdır. Farsçanın yanı sıra Azerice, Kürtçe ve Arapça da önemli bir nüfus kesimi tarafından kullanılmaktadır. Nüfusun yaklaşık %95’i Müslümandır. Ayrıca Zerdüştler, Yahudiler ve Hıristiyanlar da İran’da yaşayan gayrimüslim dini azınlıklardır.
İran kültürü, İslam öncesi kadim kültür ile İslam kültürünün bir bileşimidir. İran kültürü, uzun zaman boyunca Orta Doğu ve Orta Asya'da baskın bir kültür olmuştur. Sasani döneminde İran kültürü, Çin, Hindistan ve Roma uygarlığını önemli ölçüde etkilemiştir. Bu etki hem Asya hem de Avrupa Orta Çağ sanatının şekillenmesinde büyük rol oynamıştır. İran’ın Müslümanlarca fethinden sonra bu kültürel etki İslam dünyasına da yayılmıştır. Filoloji, edebiyat, hukuk, felsefe, tıp, mimari ve diğer bilim dallarında, daha sonra "İslami öğrenim" olarak adlandırılan alanların önemli bir kısmı Sasani mirasının etkisiyle biçimlenmiştir.
İran kültürü, sanat, mimari, şiir, bilim ve teknoloji, tıp, felsefe ve mühendislik yoluyla dünya üzerinde önemli etkiler bırakmıştır. Baharın başlangıcını simgeleyen ve 21 Mart'ta kutlanan Nevruz, İran'ın yanı sıra Afganistan, Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan, Kazakistan, Irak ve Anadolu Kürtleri tarafından da kutlanmaktadır. Bu bayram geçmişte Gürcistan ve Ermenistan’da da yaygın biçimde kutlanmaktaydı. 2009 yılında UNESCO tarafından "İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası" listesine alınan Nevruz, İran Yeni Yılı olarak anılmaktadır.
İran sanatı ve mimarisi, bugünkü İran ve Afganistan coğrafyasını kapsayan İran platosunda şekillenmiş 5.000 yıllık köklü bir geleneğin ürünüdür. İran mimarisinin tarihi en az M.Ö. 5.000 yıllarına kadar uzanır ve bu mimari miras, Türkiye ve Irak’tan Özbekistan ve Tacikistan’a, Güney Kafkasya’dan Zanzibar’a kadar geniş bir coğrafyada izlerini taşır. Günümüzde İranlılar tarafından tasarlanıp inşa edilen ve UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edilen 19 alan bulunmaktadır; bunların 11’i İran sınırları dışındadır. İran mimarisi, yapısal ve estetik açıdan büyük çeşitlilik gösterir. Tarihi boyunca yaşanan istilalar ve kültürel şoklara rağmen İran mimarisi, ülkenin coşkusunu ve kimliğini her zaman yansıtmayı başarmıştır. İran’ı istila eden Yunanlılar, Araplar ve Türkler gibi toplulukların mimarisini de İran kökenli unsurlar büyük ölçüde etkilemiştir. Mimari, her toplumun tarih, ekonomi, sosyal yapı, kültür ve geleneklerinin bir parçasıdır. İran mimarisi, köylü kulübelerinden çay evlerine, bahçe köşklerinden görkemli yapılara kadar geniş bir yelpazeye sahiptir. Bu mimari anlayış, yaşamın, inançların, ahlakın ve kültürün ayrıntılarını yansıtır. İran geleneksel mimarisinin özünde matematik ve teozofi yer alır. Kullanılan motifler, insanın cennetin güçleriyle iletişimini ve katılımını sağlayan kozmik sembolleri temsil eder. Bu tema, neredeyse tüm Asya tarafından paylaşılmış ve modern zamanlara kadar süregelmiştir. Böylece İran mimarisi hem birlik ve süreklilik hem de duygusal derinlik kazanmıştır.
İran’da müzik, çok eski zamanlara dayanır. Elamlıların (M.Ö. 2600) tapınak kapılarında müzisyen betimlemeleri görülür. Ayrıca arp ve tef çalan müzisyenleri gösteren kabartmalar da mevcuttur. Babil-Asur müziği ile İran müziği arasında benzerlikler bulunur; örneğin Farsça tabire (davul) ve karranay (trompet) kelimelerinin Akadca tabbalu ve qarnu sözcüklerinden türediği düşünülmektedir. Yunanlıların salpinx (trompet) adını Büyük İskender'in fethinden sonra Helenistik dönemde İranlılardan aldığı da varsayılmaktadır.
Taq-e Bostan kaya oymalarında arp, trompet, ud, rebab, tanbur ve davul gibi çalgıların tasvir edilmesi, Sasani döneminde müziğe verilen önemi ortaya koyar. Bu dönemin ünlü müzisyenleri arasında Barbad, Şirin ve Azade anılabilir. Ayrıca devlet törenlerinin bir parçası olarak günün, haftanın ve yılın belirli zaman dilimlerinde müziğin kullanıldığı bilinmektedir. Arap fethinden sonra İran ve Arap müzikleri karşılıklı olarak birbirini etkilemiştir.
Dokuzuncu yüzyılda müzikte Horasan ekolü ön plana çıkmış, tanbur ve lavta yaygınlaşmıştır. Ney, çeng (arpa türü), rebab ve ney-i siyah (siyah kamış ney) bu dönemde popüler çalgılar arasında yer alır. İranlı teorisyenler Arap müzik teorisinin öncülerindendir; örneğin El-Razi ve El-Sarahsi. İbn Sina, müziğin on iki ana makamından bahseder: Rehavi, Hüseyni, Rast, Buselik, Zengule, Uşşak, Hicaz, Irak, İsfahan, Neva, Buzurg ve Muhalif. Bu makamların dördünün Arapça isim taşıması, kültürel etkileşimin göstergesidir. Özellikle İsfahan makamı, İran müzik geleneğinin köklü bir unsurudur. Ayrıca altı adet avaz (alt makam) bulunmaktadır.
Gurlular ve Harizmşahlar döneminde (12.-13. yüzyıl) müzik gelişmeye devam etmiştir. Bu dönemin önemli teorisyenleri arasında Fahreddin el-Razi ve Nasirüddin Tusi bulunur. Bir diğer ünlü İranlı teorisyen, Kutbeddin Şirazi, "Taç'ın İncisi" (Durrat al-Tac) adlı eseriyle tanınır. 1350 yılına tarihlenen Kenzü't-Tuhaf (Hediye Hazinesi) adlı eserde ud, rebab, mugni, çeng, nuzha, kanun, gişak (çivili keman), pişa ve ney-i siyah ayrıntılı biçimde anlatılmıştır. Şair Hafız, eserlerinde dutar (iki telli) ve sitarın (üç telli) güzelliğinden de söz etmiştir.
Timurlular döneminde, Abdulkadir Meragi, Camiü’l-Elhan adlı eseriyle melodilerin derlemesini yapmıştır. 14. ve 15. yüzyıllarda İran müziği yirmi dört dal ve kırk sekiz türeviyle sistemleşmiştir. 17. yüzyılda ise yirmi dört usul (ritmik kalıp) belirlenmiştir.
Safeviler döneminde Çartar (dört telli) ve Şeştar (altı telli) enstrümanları geliştirilmiş, ud ve kemançe saray müziğinde önemli yer tutmuştur. Ney ve tef de yaygın olarak kullanılmıştır.
İran müzik teorisi, özellikle terminolojide Hint, Arap, Türk ve Türkmen müziklerini etkilemiştir. Çin'e de İran çalgıları, Türkler aracılığıyla ulaşmıştır. 19. yüzyılda ud, rebab ve kanun terk edilmiş; santur kullanılmaya devam etmiştir. 19. yüzyılın ortalarında Avrupa etkisi, özellikle askeri bandolar yoluyla İran’a yayılmıştır. 20. yüzyılın başlarında müzisyen ve teorisyen Ali Naqi Veziri, İran yerel müziğinin yeniden canlandırılmasında öncü rol oynamıştır. Veziri, popüler avazların (makamların) notasyonunu sistemleştirmiştir: Mahur, Hümayun, Bayat-ı İsfahan, Çargah, Şur, Segah, Neva ve Bayat-ı Kürd.
İran müziğinde pişdaramad, dinleyiciyi ileride çalınacak olan destgahlara (melodik modlar) hazırlayan giriş bölümüdür.
İran edebiyatı, ülkede konuşulan tüm dillerin edebiyatını kapsar. Fars, Azeri ve Kürt edebiyatlarının yanı sıra diğer azınlık dillerinin edebiyatı da İran kültürünün parçasıdır. Farsça, ülkenin baskın ve resmî dili olmanın ötesinde, tarih boyunca İran'ın en etkili edebiyat dili olmuştur. Farsçanın şiirsel yapısı ve dünya edebiyatında şiire en uygun dillerden biri olduğu genel kabul görmektedir.